13 Kasım 2014 Perşembe

Bu nasıl delilik?

Malum yetkililerin sarf ettiği "Ankara'ya farklı bir gözle bakın, çok şeyin değiştiğini göreceksiniz." deyişinin açıklaması gibi, şahane bir çalışma.



Ya da modern zaman şehirleri ve insanın kendini içinde buluverdiği bir keşmekeş: Bu nasıl delilik sahiden?



5 Kasım 2014 Çarşamba

Tarihin Yaprakları, Posta Pulları: Ptt Pul Müzesi


Ankara için, tarihi dokusu nedeniyle Ulus ve çevresi Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana eskisi kadar olmasa da halen ilgi çekici ve görkemli görünüyor. Buradaki olgunluk ve yaşanmışlık hissini, kültürel mirasın hala var olduğunu bizlere hissettiren binalardan biri, tam 80 yıl önce bugünkü Atatürk Bulvarı üzerinde inşa edilmiş olan dönemin Emlak ve Eytam Bankası. Mimarı ise bugünkü ana meclis binasının da mimarı olan Clemence Holzmeister. Geçtiğimiz yıl ise bu bina Posta ve Telgraf Teşkilatı tarafından restore edilerek Pul Müzesi olarak hizmete açıldı.


Meraklısı için, binanın taş temellerinden bir görünüm

Pul Müzesi deyince sadece pulların sergilendiği ve durağan bir yermiş gibi çağrışıyor başta. Bense bu üç katlı taş binanın estetik görünümüne ve semtin görünümüne kattığı güzelliğe uzun zamandır hayranlık duyuyordum. Çünkü bu tarihi bina, önünden birkaç kez geçtiğim halde, tadilatta veya kapalı olduğu için içerisini göremediğim bir yapıydı. Müze olarak açıldığını görünce "bir bakıp çıkayım" diye girip, bir saatten fazla bir süre saat hiç sıkılmadan gezindiğimi fark ettim. "Böylesine ilgi çekici ne olabilir ki?" diyeceksiniz muhtemelen. Bu nedenle, bu müzede nelerin bulunduğundan ve burada nelerin yapılabileceğinden bahsedeyim biraz.




Binaya ilk girişte gayet ilgili görevliler karşılıyor ziyaretçileri. Giriş için ücretsiz biletleri ve kat biletlerini buradan temin ediyoruz. Müzeyi ayrıntılı gezmek isteyenler için, buradan kimlik karşılığında sesli rehber edinmek de mümkün, ki bu sesli rehberler içerik açısından fazlasıyla doyurucu bir biçimde hazırlanmış. Dinleyenler, müzenin her bölümüne ve posta tarihine dair ayrıntılı bilgi edinebiliyor bu sayede. Müzenin girişinde sol taraftan başlayarak ulaklardan dumana, güvercinden mektuba, telgraftan telefona dek bütün gelişmeleri işleyen tarihçe kısmını gezebilirsiniz. Haber vermek uğruna son nefesini veren Pheidippides'i, ilk pul Penny Black'in bugünkü posta uygulamasına nasıl kaynaklık ettiğini, ilk telgraf mesajını, telefonlarla çalışan hanımefendileri, geniş coğrafyalara hükmedenlerin paylaşamadıklarını, hatta savaş zamanı posta teşkilatını anlatan tablolar, interaktif ekranlar ve güzel fotoğraflar bulunuyor. Posta teşkilatının kuruluşundan bugüne kullanılan araç gereçler, iletişimi sağlayan görevlilerin özel giysileri, hatta pul basımında kullanılan mekanik makineleri hayranlıkla inceleyebileceğiniz bir yer burası. 

Giriş kapısının sağ tarafında kalan kısım, müzenin giriş katında en çok ilgimi çeken bölüm oldu. Muhtemelen Türkiye'deki müzelerde pek görülmeyen yeni bir uygulama bu. "Tarihten Mektuplar" adlı bölümde, 'hologram kütüphane' uygulamasıyla, antik çağlardan günümüze tarihi önemi olan mektuplar sergileniyor. Bu mektupları incelemek için de, interaktif konsol oyunlarda yaptığımız gibi, sanal bir kütüphanenin önüne gelip elin bir hareketiyle incelemek istediğimiz kitabı raftan çekip açıyoruz. Bu özellikle genç ziyaretçilerin ilgisini çekebilecek bir kısım, Üstelik bu teknolojinin artık işe yarar bir biçimde eğitsel ve kültürel amaçlı kullanıldığını görmek güzel. 




Giriş katından merdivenlere doğru devam edildiğinde, gerçekten 'pul müzesi' diye adlandırılacak kısım başlıyor. Pulların hangi amaçlarla kullanıldığını, nasıl tasarlanıp baskıya gönderildiğini ve pul koleksiyonculuğuna dair temel bilgileri edinmek için tasarlanmış bir bölüm. Bu kısmın özel bir ruhu var aslında; çünkü günlük hayatımızda üzerinde pek düşünmediğimiz, hatta ilgimiz yoksa hiç önemsemediğimiz nesnelerdir pullar. Ancak ilk pul Penny Black'ten bu yana, yalnızca gönderileri ücretlendiren değil, tarih içinde yaşanan önemli olayları ve ülke insanlarının bu olaylara genel olarak nasıl yaklaştığını simgeleyen pullar basılmakta her ülkede. Biraz dikkatli baktığımızda, ülkelerin neyi önemsediğini, toplumsal ve siyasi olayları nasıl algıladığını, hatta birbirleriyle ilişkilerini bile anlamak olası. Bu kısımda kronolojik olarak ülke pullarını inceleyebileceğiniz sanal koleksiyonlar var, ki dünya çapında basılıp dağıtılan bu pulların gerçekleri 3. kattaki koleksiyonlarda görülebilir. 2. katta ise konularına göre pul koleksiyonları var, burası biraz daha meraklılarının ilgisini çekebilecek bir bölüm. 1. kattaki koleksiyonda ise Osmanlı'dan günümüze pullar ile tarihi gelişimi izleyebiliyoruz. Burası da nostalji meraklılarının ilgisini çekecek türden bir bölüm. 




Müzelerin eğitsel bir yanının da olması gerektiğini savunurum hep. Nitekim dünya çapındaki büyük müzelerde, özellikle okul gruplarının ziyaretleri için müzelerin hazırladıkları ders planları ve çeşitli etkinliklere kolaylıkla erişilebiliyor. Çocuklar için düşünülmüş serbest zaman etkinliklerinin giderek azaldığı ya da ticari yerlerle sınırlı kaldığı günümüzde, Pul Müzesinin özellikle çocuklara yönelik hazırlanan alt katı takdire değer. Küçük sinevizyon gösterileri, posta ve kavramlarına dair hazırlanmış posterler, etkinlik alanları, nasıl mektup yazılır konulu küçük atölyesi, çocuklara yönelik hazırlanmış pul koleksiyonları ve rengarenk tasarımı ile kültürel bir değerin edinimi konusunda çok işlevsel bir kısım. Tek olumsuz yanı, hafta sonları ve tatillerde kapalı olması nedeniyle ailelerin burayı kullanma fırsatı bulamaması olmalı. Bunlar dışında, müze içinde filatelistlerin ve posta konusuna ilgi duyanların pulları, zarfları ve çeşitli anı eşyalarını edinebileceği küçük bir mağaza ile biraz soluklanmak için oturulabilecek şirin bir kafe de bulunuyor.




İnsanlığın tarihsel yolculuğunda pullar her zaman diliminin bir işareti olarak algılandığında, onların tarihten bugüne kalan yapraklar olduğunu düşünebiliriz. Mektuplara resmiyet kazandıran ve tarihin kendi damgasını vuran pullar ile, bu güne dek haberleşme alanındaki serüvenimizi inceleyebileceğimiz, uluslararası ölçülerde tasarlanmış bir Pul Müzesi var Ankara'da. Yalnızca öğrencilerin değil, geçmişin elinden bir şeyler öğrenmek isteyenlerin mutlaka bulunmak isteyeceği, şehre anlam katacak bu çağdaş ve nadir yapı görülmeye değer. 

Ayrıntılı bilgi için: http://www.pttpulmuzesi.org.tr/

3 Kasım 2014 Pazartesi

Stay gold.





















Ağaçlara, duvarlara, sokaklara yazılanlara dair ne düşünürsünüz bilmiyorum, ancak bazen fazlasıyla anlamlı çalışmalara denk gelebiliyoruz. Bu fotoğraf, geçtiğimiz Ağustos ayında Kuğulu Park'ta bir bankın üzerinde gördüğüm bir yazının fotoğrafı. (Hangisi olduğunu söylemeyeyim, o da buranın sürpriz yumurtası olsun. :))  

Gördüğünüz İngilizce deyiş "Stay Gold", Stevie Wonder'ın söylediği bir şarkının da adı. Ancak bilinen anlamıyla, "bozulmamış, yozlaşmamış, özüne sadık kalmış olarak kalma" durumunun emir kipinde ifadesi. Yazan bunu hangi amaçla ve kime ithafen yazdı, bilinmez. Bunu Ankara'ya uyarlamayı denersek, onca çabaya, kirletmeye, çirkinleştirmeye, betona, rezilce makyaj çalışmalarına rağmen bu şehrin birçoğumuz için samimi, kalender, mütevazı, kendine dikte edilenden ayrı bir çizgi içinde, olduğu gibi kaldığı anlamını yakıştırabiliriz sanırım.

Ne kadar doğru olduğu tartışılır elbette. Ne kadar daha böyle kalabileceği ise meçhul. 



Kaynak: http://www.urbandictionary.com/define.php?term=stay+gold&defid=3636126