17 Şubat 2014 Pazartesi

ilk adım... (başlarken)

Merhaba,

İster buradan ister başka bir yerden olun, Yahya Kemal Beyatlı'ya ait olduğu bilinen vecizden evrilme şu meşhur geyiği duymamış olamazsınız. Öte yandan, bazıları kendilerini memleketsiz saysa da, çoğu insanın bir şehre karşı hissettiği zayıf ya da güçlü hisler vardır. 
 

Biz şaire onay verelim ya da zıt düşeduralım, kendi halinde var oluş sıkıntıları çeken, üzerine bir de eziyet çeken bir garip Ankara var elimizde. Kendini bildi bileli mazlumun yanında olmuş bir şehir iken, olmadık yaftalamalara hedef olması adalet duygusu olan biri için pek de adil sayılmaz. Üstelik, tarihi boyunca zaman zaman sade suya kuru lafla değil çabayla de yüceltilmiş olduğuna inanasımız gelmiyor bugünkü halini görünce. Gerçi bu konudaki vaziyetlere pek yer veresim yok, onu halihazırda Ankara'nın Bugları şahane bir biçimde yapıyor, ustalara saygı duymak şarttır

İşte bu satırlarına göz attığınız blog, Ankaralı olmadan onu çocukluğundan beri sevmiş, bu şehirde onuncu yılını dolu dolu tamamlamış bir avarenin şehre bir güzellemesi niteliğindedir. Kendimce keşfettiğim ufak tefek ayrıntıları, burayı yaşamaya değer kılan güzellikleri, bilgiye kültüre değer katacak yepyeni mekanları, boğazına düşkünleri bayram ettirecek lezzetleri, onca yıkıma rağmen hala mihrabı yerinde köşeleri anlatmaya çalışacağım. Bilin ki bütün bunları yaparken sadece yaşadığı yerin keyfini çıkarma peşinde olan birinin görüşlerini okuyacaksınız. Zaten bütün bunları anlatmaktaki esas amacım, "Ankara'da yapacak ne var yeaeaea, çok sıkıcı, çok griii!!!11birbir!1!" diyen müşkülpesent dostlarımıza çeşitli fikirler vermek. Başarılı olursam ne âlâ. Elbette bu güzellemeye çeşitli eklemelerin yapılmasına açığım her daim. Elimden geldiğince gidip deneyimlemek, meraklısına tavsiye etmek isterim. 

Öyleyse güzel bir göndermeyle özetleyelim: 
"Ankara'yı seviniz!"









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder