26 Ekim 2014 Pazar

Zaaflardan riyakârlığa insanın hikâyesi:Tüy Kalemler - Marquis De Sade



- Dikkat: Yer yer oyun içeriğine dair bilgiler içerebilir.- 


Ankara'nın yeni ve alışılmışın dışında tiyatrosu Tatbikat Sahnesi'nin Mayıs 2014'te sahnelenmeye başlayan oyunu "Marquis de Sade - Quills", izleyicinin ilk başta üzerinde kolay kolay bir şeyler söylemeye cesaret edemeyeceği bir yapım. Bunun ilk nedeni, toplumda ve günlük hayatın tam da içinde olup pek de sorgulanmayan ahlak, din, ayıp, yasak, cinsel istismar, toplumsal statü, ifade özgürlüğü gibi konuları bir oyunda, sıkı bir olay örgüsü içerisinde yer yer değişen dengelerle ve sert geçişlerle tartışıyor olması. İkincisi, başarılı oyun metni ve rejisi ile bu tartışmayı didaktik bir üsluba düşmeden, hatta fark ettirmeden izleyenin düşüncesine sürüklemesi. Bir diğer deyişle, oyun şöyleydi böyleydi demeye hiç gerek kalmadan hem oyunun dönemini ve karakterinin edebi kişiliğini araştırmaya, hem de oyunun geçtiği dönemle günümüzdeki insan olma olgusunu tanımlamaya yöneltiyor izleyeni. Bunda da, oyunda rol alan sanatçıların oyunla tamamen bütünleşmiş olmalarının büyük payı var. Abartılı olması gereken karakterler sönük kalmıyorken; kendi halinde, daha karikatürize olacağı tahmin edilen ama oyunda kilit noktayı oluşturan karakterler de abartıya kaçmadan tasvir ediliyor. Karakterler birbirlerini tamamlayınca da anlatımdaki akıcılık kolaylıkla sağlanmış oluyor.


Anlatımdaki akıcılığı sağlayan bir diğer unsur da oyunun metni. Buğra Koçtepe tarafından çevrilen oyun metni, yer yer Türkçe'ye özgü deyişler içerdiği için izleyenlerin dikkatini çekiyor. Ancak bu durumun, oyunun mesajını daha rahat iletebilmesinde kolaylık sağladığını, hatta güncel dille oyun arasında kültürel anlamda bir yakınlık oluşturduğunu -çeviriye mesleki açıdan ilgi duyan biri olarak- düşünüyorum; çünkü böyle bir metnin daha basmakalıp ifadeler içerecek şekilde çevrilmesi, çok durağan bir anlatıma; böylelikle de oyunun izleyici üzerinde yarattığı etkinin beklenenden daha zayıf olmasına neden olabilirdi. Öte yandan, oyunun sert ve akıcı üslubunun üçüncü tamamlayıcısı da sahnelerin eş zamanlı ya da ardışık olarak gerçekleşme biçimi. Yani sahne hiçbir dakikada uyumuyor. Işığın da etkili kullanımıyla, farklı karakterler arasında olaylar gelişirken o sırada net olarak görünmeyen karakterlerin hayatlarının da kendi çizgisi içinde aktığını hissettiriyor izleyiciye. Hal böyleyken, metinde izleyicinin aklına tam yatmayan herhangi bir kavram bile olsa; izleyen, bu durumu, yaşayan bir 18. yüzyıl Fransa'sı içindeki bir akıl hastanesi bağlamında değerlendirebiliyor.


Marquis de Sade - "Quills", aslında bir başkalaşma hikâyesi. Oyun içinde yer alan ana karakterlerin hepsi, başladıkları noktadan oldukça farklı bir yerde, farklı bir halde bulunuyorlar oyunun sonunda. Oyunun ortaya koyduğu esas sorun ise, iyi ya da kötü tarafta bulunduğunu düşündüğümüz her bir karakter, birbirlerinin bulunduğu tarafa geçerken birbirleriyle rastlaşmadan gidiyorlar. Bu yüzden birbirlerini anlamaya pek fırsat bulamıyorlar, ki bu da karakterleri daha gerçekçi kılmakta. Örneğin Marquis, Madelaine'in ölümünün ardından, yoksun bırakıldığı şeylerle birlikte yaratmanın acısına daha duyarlı bir ruh haline giriyor, Rahip ise, 'iyilik' için 'kötülük' eylemine yenik düşmesiyle yıllardır inandığı bütün değerleri yerle bir ediyor. Hatta iyiliğe olan zaafı nedeniyle farkında olmadan bir aldatmacanın içinde geçiriyor bu başkalaşımı.  Doktor, önceleri kendinin ve ününün 'kurtarıcı'sı olarak gördüğü hastaneyi aslında körü körüne bağlandığı her şeyi zehirlenmiş olarak gömeceği yere çeviriyor; üstelik kendisi de bu zehirden ölmeyip güçlenerek, en yakınındakini tuzağa çekerek kullanıyor. Hikâyeyi tamamlayan bütün karakterlerin benzer başkalaşmaları yaşadığını gördüğümüzde, bunun içindeki sebep-sonuç ilişkisi açıkça fark edilebiliyor. Her birinin, insan olmanın gereği olarak, zaafları bulunmakta. Ve zaaf duyulan nesne ya da olguya ulaşabilme yolunda her şey, çılgınca yazıp anlatmaktan aklı kaçırmaya, inanılan uğruna kan dökmekten riyakarlığa dek her şey mübah oluyor her biri için. Elde kalan gerçeklik ise, bu durumun, o beğenmedikleri insan doğasına kalıp gibi oturup zaman boyu süregelmesi. Kaldı ki, Marquis'in açığa vurduğu ve insanlara bu derece itici ve ahlak dışı gelen olaylar, ne o akıl hastanesinde olup biten şeylerdi, ne de onun parça parça kesilmesiyle sona erecek türdendi. 

Oyun içerisinde yer yer karakterlerin kendileri ve zaaflarıyla yüzleşmelerine tanık olabiliyoruz izleyiciler olarak. Bu zihin kurmacası içeren olağanüstü sahnelerin her birinin izleyici üzerinde hayli vurucu etkisinin olduğunu, bu sayede de merak seviyesini hiç düşürmeden oyun sonuna dek aynı çizgide tuttuğunu söylemek gerek. Aynı zamanda bu tempoyu yüksek tutan öteki öğe, kullanılan müzikti elbette. Oyunun başarılı müzikleri, o soğuk ve gerilimli sahnelerin atmosferiyle bir bütün haline geliyor.

Oyunda emeği geçenlere dair kısa notlar da eklemekte yarar var. Oyuncuların neredeyse tamamı, sıkı tiyatro seyircilerinin aşina olduğu, birbirinden farklı özellikteki rolleri sahneye başarıyla taşımış isimler. Oyuncu seçiminde titiz davranan yönetmen İlham Yazar'ı da akıl hastanesi sakinlerinden biri olarak yeniden sahnede görmek güzeldi. Mimar rolünde Melih Efeçınar, doktorun eşi olarak Buse Kara ve Bouchon ile Burak Küçükosman özgün performanslara sahip. Kötü karakter rolü dendiğinde ödleri kopartacak zalimliği fazlasıyla hissettirebilen Mithat Erdemli, oynadığı karakterlerin iç hesaplaşmalarında yaşadıkları duygu geçişleri ile beğeni toplayan Buğra Koçtepe, zamanı ne olursa olsun iki yüzlü bir toplumda yaşamak ve kadın olmak konusunda ders diye okutulası karakter tasvirleriyle Zeynep Ekin Öner ve Burcu Özberk, harika bir uyum sergileyen oyun ekibinden birkaç isim. Marquis de Sade'ı ise, oynadığı her işte izleyenlerin aklında büyük yer edinen Durukan Ordu'nun oyunculuğu ile izlemek büyük bir mutluluk. Dekor ve kostümler ise, sade birkaç ayrıntıyla bir hikâyenin arka planı nasıl göz önüne çıkarılır sorusuna iyi bir örnek oluşturuyor. 

İnsanın özüne dair duymak istenmeyeni, sıradışı bir konu içinde, şahane bir oyuncu ekibinin çarpıcı anlatımıyla sahneye aktaran Marquis de Sade ile, Ankara'yı ve tiyatroseverlerini bu yıl yeni ve oldukça farklı bir deneyimin beklediği kesin. Şehrin sanata dair umutlarını gölgeleyen bunca şey arasında, Ankara'nın en güzel yanı hâlâ tiyatro diyebiliyoruz vakit varken. 





Marquis de Sade'ye dair bağlantı: http://www.tatbikatsahnesi.com/#!marquisdesade/c10kv







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder